Olanı görebilecek olan ego mudur?
Woodman: Evet. Fakat çoğu insanın bir ego geliştirmesi için çok çalışması gerek. Pek çok insan personada yaşıyor, ki bu dışarı gösterilen parça, bir nevi maske. Gösteri yapıyorlar -gerçek duygularıyla temasta değiller ve herhangi bir durum oluştuğunda kızgın olup olmadıklarını ya da ağlamak isteyip istemediklerini dahi bilmiyorlar. Duygularını ifade edememekten dolayı mutsuzlar ve aynı zamanda da bundan dolayı korku dolular çünkü bu duyguları ifade etmek bir zamanlar onların reddedilmesine neden olmuş.
O zaman ego aslında bilincin aracı, öyle mi?
Woodman: Duyguların neler olduğunu, ihtiyaçların neler olduğunu fark edebilecek olan egodur. Jungcu bakış açısından bakıldığında bilinçsiz olan, komplekslerin etrafta soğanlar gibi yüzdüğü engin bir denizdir: Anne, baba, kahraman, çocuk… Denizin dibindey kolektif bilinçsiz alan yatar, denizin yüzeyinde ise dünyadaki kolektif alan yatar. Tüm bunların merkezinde ise bilinçsiz alandan geleni filtrelemeye çalışan ve aynı zamanda da kolektif olanla başa çıkmaya çalışan ego bulunur. Ego, tüm gerçeklikle ilişki kuran bir filtreleme sistemidir. Fakat hem bilinçsiz hem de bilinçli alandan gelen muazzam akış düşünüldüğünde işi gerçekten de zordur. Güçlü bir ego inşa etmek çok sabır gerektirir. Ego ne kadar güçlüyse ve ne kadar esnekse, bilinçsiz alandan gelene de o kadar izin verebilir -gerçek bilgelik işte budur. Egonun bir kısmı bilinçli alanda bir kısmı ise bilinçsiz alandadır. Bize neyin gerçek neyin gerçek olmadığını söyler. Örneğin, egonuz olmasaydı kendinizi İsa sanabilirdiniz. Ego yenilirse, ele geçirilmiş demektir.
Marion Woodman, Conscious Femininity, Inner City Books
Çeviri: Didem Çivici