“Kahraman’ın Ölümü”

“Ama sorarım size, insanlar kardeşlerine ne zaman güçlü si­lahlar ve kanlı eylemlerle saldırır? Bunu ancak kardeşlerinin kendile­ri olduğunu bilmediklerinde yaparlar. Kurban edenler kendileridir, ancak kurban verme işini karşılıklı yaparlar. Hepsinin birbirini kurban etme­si gerekir çünkü insanın, kardeşinde öldürdüğü kişiyi kurban etmek için kanlı bıçağı kendi saplayacağı zaman henüz gelmedi. Öyleyse insanlar kimi öl­dürüyor? Onlar soyluyu, yiğidi, kahramanları öldürüyorlar. Onları hedef alıyorlar ve onlarla anlatmak istediklerinin kendileri olduğunu bilmiyorlar. İnsanların kendi içlerindeki kahramanı kurban etmeleri gerekir ve bunu bilmedikleri için cesur kardeşlerini öldürüyorlar.

Zaman henüz olgunlaşmadı. Fakat kanın kurban edilmesi sayesinde olgunlaşacak. İnsanın kendi yerine kardeşini öldürmesi mümkün olduğu sürece za­man olgunlaşmayacak. İnsanlar olgunlaşana dek korkutucu şeyler olmalı. Fakat insanlığı da başka bir şey olgunlaştırmayacak. Yine de bugünlerde olanla­rın hepsi olmalı ki yenilenme gelebilsin. Çünkü güneşin örtülmesini takip eden kanın kaynağı aynı zamanda yeni yaşamın kaynağıdır.

Milletlerin kaderi size olaylarda anlatıldığı için bunların hepsi yüreklerinizde vuku bulacak. İçinizdeki kahraman katledilirse işte o zaman derinliklerin güneşi uzaklardan ışıldayarak ve korkutucu bir yerden doğarak içinizde yükselecek. Fakat tüm bunlarla birlikte, şimdiye dek içinizde size ölü gibi gelen her şey canlanacak ve güneşi kaplayacak olan zehirli yılanlara dönüşecek ve siz geceye ve karmaşa­ya düşeceksiniz. Bu korkutucu mücadelede birçok yaradan kanınız da akacak. Sarsılmanız ve kuşkunuz büyük olacak ama bu eziyetten yeni yaşam doğacak. Doğum, kan ve eziyettir. Ölü olduğu için kuşku duymamış olduğunuz karanlığınız canlanacak ve top­yekun kötülüğün ve halen bedeninizin özünde gömülü yatan hayat çatışmalarının baskısını duyacaksınız. Fakat yılanlar korkutucu kötü dü­şünceler ve hislerdir.

O cehennemi anladığınızı mi sandınız? Siz zeki insanlar! Onu deneyimlemek başka bir şeydir. Size her şey olacak. İnsanların kar­deşlerine çektirdiği tüm o korkunç ve şeytani şeyleri düşünün. Tüm bunlar sizin yüreğinize olmalı. Bu eziyeti kendinize kendi elinizle yaşatın ve size eziyet verenin, kendi şeytanlarıyla boğuşan kardeşinizin değil, sizin iğrenç ve şeytani eliniz olduğunu bilin. 

Katledilmiş kahramanın ne anlama geldiğini görmenizi isterdim. Günümüzde bir prensi öldüren o isimsiz insanlar, bir vakitler sadece ruh için geçerli olanı olaylarda gösteren kör peygamberlerdir. Prenslerin öldürülme­siyle içimizdeki prensin, kahramanın, tehlikede olduğunu öğre­neceğiz. Bunun iyi mi yoksa kötü bir işaret olarak görülüp görülmemesi gerektiği bizi endişelendirmemeli. Bugün felaket olan yüz yıl içerisinde iyi, iki yüz yıl içerisinde yine kötü olacaktır. Fakat olmakta olanı anlamamız gerek: İçinizde prensinizi, o kalıtsal hükümdarı, tehdit eden isimsizler var. 

Oysaki bizim hükümda­rımız, içimizde hepimizi yöneten ve yönlendiren bu çağın tini. Bugün, genel tinin içinde düşünüp hareket ediyoruz. Onun gücü korkutucu çünkü bu dünyaya ölçüsüz iyilik getirdi ve insanları inanılmaz zevklerle cezbetti. O, en güzel kahramansı erdemle bezenmiş ve insanları güneşe ait olan en parlak yüksekliklere ebedi bir yükselişle ulaştırmak istiyor.

Kahraman, yapabildiğince her şeyi açığa çıkarmak istiyor. Oysaki derinliklerin isimsiz tini, insanın yapamayacağı her şeyi hatırlatıyor. Yetersizlikse daha fazla yükselmeyi engelliyor. Daha yüksek daha büyük erdem gerektirir. Bizdeyse o yok. Önce yetersizliğimizle yaşamayı öğ­renip erdemi yaratmalıyız. Yetersizliğimize hayat vermeliyiz. Aksi halde yetersizliğimiz nasıl gelişip yeteneğe dönüşsün ki? 

Yetersizliğimizi katledip onu aşamayız. Fakat yapmak istediğimiz tam da buydu. Yetersizlik bizi alt edecek ve hayattaki payını isteye­cek. Yeterliliğimiz bizi terk edecek ve bu çağın tininin anlayışıyla bunun bir yitim olduğuna inanacağız. Oysaki bu bir kayıp değil kazanım ama dışarıdaki edinimler için değil, içsel yeterlik için. 

Yetersizliğiyle yaşamayı öğrenen çok şey öğrenmiştir. Bu, bizi en küçük şeylere ve daha büyük yükseklerin gerektirdiği bilgece sınır koymaya yönlendirecek. Kahramanlığın tamamı silinirse insanlığın se­faletine, hatta daha beterine geri döneriz. O zaman temellerimiz kargaşada kaybolur çünkü dışımızda olanla ilgili o en yüksek gerilimimiz temellerimizi sarsacaktır. Yeraltı dünya­sının pislik dolu çukuruna, o içimizde bulunan, yüzyıllara ait döküntülerin arasına düşeriz.

İçinizdeki kahramanlık, şu ya da bunun iyi, şu ya da bu davranışın kaçınılmaz, şu ya da bu nedenin sakıncalı olduğu, şu ya da bu hede­fin acele çalışmayla elde edilmesi gerektiği, şu ya da bu hazzın ne pahasına olursa olsun bastırılması gerektiği düşüncesi tarafından yönetildiğiniz gerçeğidir. Sonuçta yetersizliğe karşı günah işlersiniz. Oysaki yetersizlik vardır. Kimse bunu yadsımamalı, onda ku­sur bulmamalı ve onun sesini bastırmamalıdır.”

Carl Gustav Jung. “Descent into Hell in the Future” in “The Red Book: Liber Novus”.

Çeviri: Didem Çivici – Copyright ©2021
Jungian Analyst in Training

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s