“Psikoloji ve Simya”*

Aşağıdaki metin, C. G. Jung’un Toplanmış Eserleri’nin 12. cildinin sonunda yer alan “Epilogue” kısmından alınmıştır. Simya sanatına dair yayınlanmış pek çok eserin içerisinde gezindiğim bugünlerde, girizgahlarla yetinmeye ant içerek, Jung’un bu anlamlı cümlelerini paylaşmaktan mutluluk duyarım.

“[562] …eski simyacılar, kimyasal elementlerden ateşli tini elde etmek için uğraşırlarken psişenin asıl gerçeğine Faust’tan daha yakındılar ve bu simyacılar, gizeme, onun doğanın karanlık ve sessiz rahminde yattığını bilerek davrandılar. Gizem hâlâ onların dışındaydı. Gelişen bilincin yukarı doğru itici gücü, er ya da geç projeksiyona bir son vermek ve en başından beri psişik olan psişeye geri dönmek için ona bağlıydı. Fakat, Aydınlanma Çağı’ndan bu yana ve bilimsel rasyonalizm çağında, psişe gerçekten de neydi? O, bilinçle eşanlamlı hale gelmişti. Psişe, “bildiğim şey”di. Egonun dışında psişe yoktu. O zaman kaçınılmaz olarak, ego, projeksiyonların çekilmesinden tahakkuk eden içeriklerle özdeşleşmişti. Psişenin çoğunlukla “bedenin dışında” olduğu ve bedenin kavrayamadığı “bu büyük şeyleri” hayal ettiği günler geride kalmıştı. Daha önce yansıtılan içerikler artık kişisel varlıklar olarak, ego bilincinin saçma fantezileri olarak görünecekti. Ateş soğuyarak havaya dönüştü ve hava da Zarathustra’nın büyük rüzgârı haline geldi ve görünen o ki, sadece uygarlığın başına gelebilecek en korkunç felaketle, tanrılar tarafından misafirperver olmayan insanlık üzerine bırakılacak başka bir tufanla söndürülebilecek bir bilinç şişkinliğine neden oldu.

[563] Şişkin (kibirli) bir bilinç her zaman benmerkezcidir ve kendi varlığından başka hiçbir şeyin bilincinde değildir. Geçmişten ders almaktan aciz, çağdaş olayları anlamaktan acizdir ve gelecek hakkında doğru sonuçlar çıkaramaz. Kendi kendine hipnotize edilir ve bu nedenle de böyle bir bilinçle tartışılamaz. Kaçınılmaz olarak kendini, öldürücü felaketlere mahkûm eder. Paradoksal olarak şişkinlik, bilincin bilinçsizliğe gerilemesidir (regresyon). Bu her zaman, bilinç çok fazla bilinçsiz içeriği üzerine aldığında ve tüm bilincin ‘sine qua non’u (olmazsa olmazı) olan ayrıştırma (differentiation) becerisini kaybettiğinde meydana gelir. Kader, dört koca yıl boyunca, Avrupa sahnesinde anıtsal bir korku savaşı oynadığında – ki bu kimsenin istemediği bir savaştı- kimse savaşa ve devamına tam olarak kimin veya neyin neden olduğunu sormayı hayal etmedi. Kimse Avrupalı adamın, onun özgür iradesini çalan bir şey tarafından ele geçirildiğini fark etmedi. Ve bu bilinçsiz ele geçirilme durumu, biz Avrupalılar “Yüce Tanrı”mızdan korkana dek yılmaksızın devam edecek. Böyle bir değişim sadece bireylerle başlayabilir, çünkü kitleler, bize mâl olandan da bildiğimiz gibi, kör hayvanlardır. Bu nedenle, birkaç bireyin veya bireysel olarak insanların, ego-kişiliğe ait olmayan, yani psişik bir ego-dışına atfedilmesi gereken içeriklerin olduğunu anlamaya başlamaları bence önemli. Tehditkâr bir ego şişkinliğinden kaçınmak istiyorsak bu zihinsel çalışma yapılmak zorundadır. Bize yardımcı olması açısından, şairler ve filozoflar tarafından bize tutulan yararlı ve yatıştırıcı örneklere sahibiz –hem insanlar hem de tüm zamanlar için var olan ilaçlar/çareler diyebileceğimiz örnekler veya arketipler bunlar. Tabii ki, keşfettiğimiz şey kitlelere sunabileceğimiz bir şey değildir – o, sadece tek başımıza ve sessizlik içerisinde kendimize sunabileceğimiz gizli bir şeydir. Çok az insan bu şey hakkında herhangi bir şey bilmek ister; evrensel panacea’yı (her derde deva olan içerik) kendin edinmektense herkese vaaz etmek çok daha kolaydır ve hepimizin bildiği gibi, herkes aynı gemideyken işler asla o kadar da kötü değildir. Sürünün içerisinde şüpheye yer yoktur; kalabalık ne kadar büyükse gerçek de o kadar iyi görünür – ve felaket de o kadar büyük olur.

[564] Geçmişin örneklerinden öğrenebileceğimiz şey tüm bunların üzerindedir: psişenin içerikler barındırdığı veya asimilasyonunun çok büyük tehlikelere neden olduğu etkilere maruz kaldığı. Eğer eski simyacılar sırlarını maddeye atfettilerse ve ne Faust ne de Zarathustra bu sırrı kendi içimizde somutlaştırdığımızda ne olduğuna dair yüreklendirici bir örnek değilse, o zaman bize kalan tek yol, bilinçli aklın psişenin bütünü olduğu yönündeki kibirli iddiayı reddetmek ve psişenin, şu anki anlama araçlarımızla kavrayamadığımız bir gerçeklik olduğunu kabul etmektir. Cehaletini itiraf eden adama gerici demiyorum; bence o, bilinci, cehaletinin farkında olacak kadar gelişmemiş olan adamdır. Simyacının maddeden felsefi altın, ya da panacea veya muhteşem taşı yaratma umudunun sadece kısmen bir yanılsama, projeksiyonun bir etkisi olduğu görüşündeyim; geri kalanıysa bilindışının psikolojisinde büyük önem taşıyan bazı psişik gerçeklere karşılık geliyordu. Metinler ve onların sembolizmi tarafından gösterildiği gibi, simyacı, benim bireyleşme süreci dediğimi kimyasal değişim olgusuna yansıttı. “Bireyleşme” gibi bilimsel bir terim, bilinen ve nihayetinde daha fazla söylenecek bir şeyin kalmadığı bir tamamlanmayla uğraştığımız anlamına gelmez. Bireyleşme, keşfedilmeye çok ihtiyaç duyulan henüz çok belirsiz bir araştırma alanını gösterir: kişiliği oluşturmaya giden, bilinçdışındaki merkezi süreçleri. Bizler, numinoz karakterlerinden kaynaklı, ezelden bu yana sembollerin oluşumu için en güçlü teşviki sağlayan yaşam süreçleri ile uğraşıyoruz. Bu süreçler gizemle doludur; insan aklının bir çözüm için uzun süre, hatta belki de boşuna güreşeceği bilmeceler oluştururlar. Çünkü, son tahlilde, insan aklının bu amaç için uygun bir araç olup olmadığı son derece şüphelidir. Simya kendine boşuna “sanat” (art) ünvanı vermedi -o, haklı olarak, sadece deneyimle gerçekten kavranabilecek yaratıcı süreçlerle ilgili olduğunu hissetti -zihin onlara bir isim verse bile. Simyacılar bizi uyardılar: “Rumpite libros, ne corda vestra rumpantur” (Kitapları parçalayıp kenara atın, kalpleriniz parçalanmasın diye) ve bunu, çalışma ısrarlarına rağmen dediler. Anlamaya götüren şey kitaplar değil, deneyimdir.”

Jung, C. G., Hull, R. F.C., Adler, Gerhard. C.G. Jung’un Toplanmış Eserleri, Cilt 12: “Psikoloji ve Simya” (CW 12)

Çeviri: Didem Çivici  – Copyright ©2021

*Yayıncıdan ve eser sahibinden herhangi bir izin alınmamakla birlikte kâr amacı gütmeksizin topluma hizmet amacıyla yayınlanmıştır. Tüm sorumluluk Didem Çivici’ye aittir ve herhangi bir kısmının yayınlanmasına izin verilmez.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s