Masal Analizi: Bilinçdışına Psikolojik Bir Yolculuk

Carl Gustav Jung, masalların da aynı rüyalar gibi, arketipsel dünyanın kapılarını açtığını söylemişti. Jung’un meslektaşı ve öğrencisi Marie-Louise von Franz ise Jung’un bu ilgisini bir adım öteye taşıdı ve söz konusu rüyaların amplifikasyonu[1]  olduğunda başvurduğu başlıca alandı masallar. 

C. G. Jung Institut’ta Jung’a dair anlatılan hikayelerden biri de masalların önemi belirtici niteliktedir: Bir gün Institut öğrencileri kendi aralarında, okulda çok fazla mit ve masal semineri olduğundan fakat yeteri kadar vaka çalışması incelenmediğinden yakınırlar. Bu durum Jung’un kulağına gider ve Jung, öğrencilerini bir araya getirerek şu açıklamayı yapar: “Mit ve masal çalışmaları çok daha fazla yapılmalı. Çünkü vakalar sürekli değişirler ve biriciktirler. Oysaki masallar bize ortak psişik motifleri tanımayı öğretir.”[2] Eklemeliyim: Jung Psikolojisi’nde bir istatistik çalışma alanı varsa o da mitler ve masallardır. Gerisi tamamıyla bireyin biricik psişik yapılanmasıdır ve bireyin kendi çabasını gerektirir. Fakat elimizdeki bu kolektif değer (özellikle masallar) biz Jungiyen analistlere, insan psişesinin en temel yapısını anlamak için en büyük fırsatlardan birini verir: Arketipsel dünyayı.

Arketipsel dünyaya temas etmek iyileştirici ve bütünleştiricidir. Arketiplere temas etmek, “numinoz” etkiyi deneyimlememize neden olur. Masallarsa bu etkiyi deneyimleyebileceğimiz başlıca yapılardan biridir. Her masalda birden fazla arketipsel hikâye ile bir araya geliriz ve bilincinde dahi olmadan terapötik bir sürecin içerisine gireriz, ki bu, bireyleşme süreci için önemli bir gereksinimdir.

Peki masallar nereden çıktı?

Masalların nasıl oluştuklarına dair farklı yaklaşımlar olsa da, bu yazıda özellikle Analitik Psikoloji yaklaşımında kalmak istediğim için Marie-Louise von Franz’ın teorisini paylaşarak devam edeceğim: Masallar, ya yerel bir efsaneden doğdular ya da birinin kendi rüyasını bir hikaye gibi anlatmasıyla zaman içerisinde masala dönüştüler ve “yarı-gerçek” bir hal aldılar. Masallar aslında çocuklar için değil, halkın bütünü içindi. İnsanlar ateş başında oturur ve hikayeler anlatır, hikayeler dinlerlerdi. Bu sayede, ataların (ve arketiplerin) hikayeleri ve çok önemli psişik dinamikler bir sonraki nesle aktarılırdı ve görünen o ki, bu aktarımın psikolojik olarak büyük bir işlevi vardı: Hikâyeler, kişinin bireyleşme sürecinde karşısına çıkabilecek tehlike ve çelişkilere dair önemli noktaların paylaşılmasını içerirdi. Aslında masallar, hayatın tüm zorluklarına rağmen umudun ve iyileşme ve gelişmenin mümkün olduğunun habercileriydi.

Analitik psikoloji açısından baktığımızda masallar, psişenin en temel yapılanmalarını (dinamiklerini) anlatırlar, yani arketipleri. Ve sadece bilinçdışını değil, bilincin yapılanmasına dair de içeriğe sahiplerdir, zira bilinç, bilinçdışından doğar, deriz. Yani, insan davranışlarının altındaki motivasyonlara dair bilgi sahibi oluruz masallar sayesinde. Hatta şöyle deriz: Masallar, toplumun rüyalarıdır. 

Efsaneler, mitler ve masallar sayesinde kolektif bilinçdışı içerikler (arketipsel içerikler) bilince sızarlar ve bireyi ve toplumu dönüştürmeyi ve değiştirmeyi amaçlarlar. Bu noktada Jung’un 1925 yılında söylediği o meşhur sözü de unutmamak gerekir: “Bizden önce gelenlerin omuzları üzerinde oturmaktayız.” Geçmişimizden kaçış olmadığı gibi, nasıl ki bilinçdışı herhangi bir içeriği yok edemiyorsak, geçmişimizi ve bizi şu ana getiren arketipsel (atalara ait) yapıları da yok edememiyoruz. Önemli olan, bu içeriklerin bizi nereye doğru yönlendirmeye çalıştıklarını anlamak sanıyorum -ve bu kolay bir iş gibi görünmüyor. Fakat masallar ve rüyalar, bize bunu mümkün kılacak çok fazla materyal tedarik ederler. Yeter ki bakalım ve görelim.

Peki rüya ya da masalın içeriğini nasıl gerçekten göreceğiz?

Von Franz, bence masallar konusunda gelmiş geçmiş en iyi araştırmacı ve analistlerin başında geliyordu. Bıraktığı eserler, masalların neden analiz edilmesi gerektiğini tekrar ve tekrar anlatmaktadır[3]. O, şöyle der: “Analiz (interpretation), canlandırıcı bir etkiye sahiptir ve kişinin kendi bilinçdışı güdüleriyle uyum içerisinde olmasını sağlar -aynı masal anlatımının yaptığı gibi. Psikolojik analiz, bizim hikâye anlatma biçimimizdir; … arketipsel imgeleri anlamanın getirdiği yenilenmeye hala ihtiyacımız var ve onu hala derinden arzuluyoruz.”[4] Marie-Louise von Franz, eserlerinin birinde, Dr. Jung’un masallara dair bir anekdotunu paylaşır: “Ona göre masallar, psişenin karşılaştırmalı anatomisini en iyi şekilde paylaşabileceğimiz yerdi.”[5] Bunun en önemli nedeni ise mit ve efsanelerde kültürel etkenler söz konusuyken masallarda bu ihtimalin minimum olmasıydı ve bu sayede, masallarda psişenin temel motiflerini çok daha net şekilde görebilirdik. Von Franz, bu karşılaştırmayla ilgili şöyle der: “Bana göre masallar deniz gibidir, efsane ve mitlerse o denizin üstündeki dalgalar.”[6]

Görünen o ki, masalları anlatmanın ve dinlemenin dışında, onları analiz etmenin değerini de yavaş yavaş anlayacağız. Şunu da iliştirmekte fayda var: Analiz, Jungiyen anlayışta bir bütünü kesip biçmek değil, bilinçdışı olan içeriğiyle bağlantı kurmak anlamına gelir -bu sayede bilinçdışı içeriğin bilincine varırız ve içeriğin asıl iyileştirici etkisi de bilinçdışı bilince ulaşabildiğinde, yani kavranabildiğinde, hatta en önemlisi, entegre edilebildiğinde mümkün olur. Bu, rüyaların içeriğinin analiz edilmesinde de aynıdır, masalların içeriğinin analiz edilmesinde de. Ve aslında, analiz ederken zihninizi kullandığınızı sanırsınız fakat olan şey bambaşkadır: Analiz sürecinde bilinçdışı içerik yüzeye çıkar ve arketipsel içeriğin getirdiği psişik enerjiye temas edebilirsiniz. Bu da bireylerin psişik yapılanmasının bütünleşmesini sağlayan şeydir.

Son olarak, çok sevdiğim hocalarımdan birinin uyarısıyla harmanlayacağım birkaç cümleyle bitirmek isterim:

Son yıllarda masalların, özellikle de ham, yani çok fazla işlenmemiş diyebileceğimiz “primitif” masalların (mesela Rus ve Kuzey masalları) eğitimsel açıdan yanlış olduklarına dair bir yaklaşım söz konusu. Öyle ki, bir kesim, bazı masalların çocuklar ve hatta yetişkinler için travmatik olabileceğini söylemekte. Başka bir kesim de masalların patriark (ataerkil) düzene ait olduğunu savunarak feminist versiyonlar geliştirip yayınlamakta -hatta patriark temalı (örneğin kadının aşağılandığı, erkeğin övüldüğü ya da merkezde yer aldığı) masallardan çocuklarımızı uzak tutmamız gerektiği dahi söylenmektedir. Bu iddialar, ancak ve ancak masalların derin psikolojisini anlamamış kişiler tarafından öne sürülebilir diye düşünüyorum. Masalların içeriğindeki kadın ve erkeklerin psişik birer sembol ve anlatım, hikayelerin ise en az bir psişik dinamiğe karşılık geldiğini, dolayısıyla, örneğin bir masaldaki bir erkeğin aynı anda hem erkeğin egosu hem de kadının animusu olabileceği hesaba katılmayan iddialardır bunlar. Umuyorum önümüzdeki süreçte, masalların gerçek hikayelerini duymaya daha açık olacağımız, çocuklarımıza masalları anlatmaktan çekinmeyeceğimiz ve analizin ne olduğunu daha çok konuşacağımız günleri göreceğiz.

Didem Çivici  – Copyright ©2021

NOT: 

Jungiyen Masal Analizi Grubu’na katılmak için (SON KAYIT 3 ARALIK): didemcivici@hotmail.com

İlginizi çekebilecek kitaplar:

Jung, C.G. (1917/1926/1943). Two Essays on Analytical Psychology. Collected Works 7. 
Jung, C.G. (1935/1954). Archetypes of the Collective Unconscious. Collected Works 9/I (pp. 52-95). 
Jung, C.G. (1954). The Phenomenology of the Spirit in Fairy Tales. Collected Works 9/I (pp. 3-48). 
Jung, C.G. and Karl Kerényi (1999 [1941]). Einführung in das Wesen der Mythologie. Der Mythos vom göttlichen Kind und Eleusinische Mysterien. Zürich / Düsseldorf: Walter. 
Franz, M.-L. von (1992 [1970]). A Psychological Interpretation of the Golden Ass of Apuleius (Revised Edition). Boston: Shambhala Publications.
Franz, M.-L. von (1993 [1972]). The Feminine in Fairy Tales (Revised Edition). Boston: Shambhala Publications (= Das Weibliche im Märchen. Stuttgart: Bonz 1977)
Franz, M.-L. von (1995 [1974]). Shadow and Evil in Fairy Tales (Revised Edition). Boston: Shambhala Publications. (= Der Schatten und das Böse im Märchen.München: Kösel 1985)
Franz, M.-L. von (1970), An Introduction to the Psychology of Fairytales, Zurich, New York: Spring publications
Neumann, Erich (1990 [1949]). Amor und Psyche, eine tiefenpsychologische Deutung. Mit dem Text des Märchens von Apuleius. Olten und Freiburg im Breisgau: Walter. 
Neumann, Erich (1997 [1955]). The Great Mother: an Analysis of the Archetype. Princeton (NJ): Princeton University Press. 


[1] “Mübalağa” diyebileceğimiz, bir sembol ya da anlatımın mit, din, sanat, bilim ya da masallardaki paralellerine başvurarak anlamının ve içeriğinin genişletilmesi.

[2] Janis M. Maxwell, PhD, “The Archetypes in Tolkien’s World” ders notlarından, 2018.

[3] Franz, M.-L. von (1992 [1970]). A Psychological Interpretation of the Golden Ass of Apuleius (Revised Edition). Boston: Shambhala Publications.
Franz, M.-L. von (1993 [1972]). The Feminine in Fairy Tales (Revised Edition). Boston: Shambhala Publications (= Das Weibliche im Märchen. Stuttgart: Bonz 1977)
Franz, M.-L. von (1995 [1974]). Shadow and Evil in Fairy Tales (Revised Edition). Boston: Shambhala Publications. (= Der Schatten und das Böse im Märchen.München: Kösel 1985)
Franz, M.-L. von (1999). The Cat. A Tale of Feminine Redemption. Toronto: Inner City. 
Franz, M.-L. von (1970), An Introduction to the Psychology of Fairytales, Zurich, New York: Spring publications

[4] MLVF, “The Interpretation of Fairy Tales”

[5] MLVF, “The Interpretation of Fairy Tales”

[6] MLVF, “The Interpretation of Fairy Tales”

Carl Gustav Jung, masalların da aynı rüyalar gibi, arketipsel dünyanın kapılarını açtığını söylemişti. Jung’un meslektaşı ve öğrencisi Marie-Louise von Franz ise Jung’un bu ilgisini bir adım öteye taşıdı ve söz konusu rüyaların amplifikasyonu[1]  olduğunda başvurduğu başlıca alandı masallar. 

C. G. Jung Institut’ta Jung’a dair anlatılan hikayelerden biri de masalların önemi belirtici niteliktedir: Bir gün Institut öğrencileri kendi aralarında, okulda çok fazla mit ve masal semineri olduğundan fakat yeteri kadar vaka çalışması incelenmediğinden yakınırlar. Bu durum Jung’un kulağına gider ve Jung, öğrencilerini bir araya getirerek şu açıklamayı yapar: “Mit ve masal çalışmaları çok daha fazla yapılmalı. Çünkü vakalar sürekli değişirler ve biriciktirler. Oysaki masallar bize ortak psişik motifleri tanımayı öğretir.”[2] Eklemeliyim: Jung Psikolojisi’nde bir istatistik çalışma alanı varsa o da mitler ve masallardır. Gerisi tamamıyla bireyin biricik psişik yapılanmasıdır ve bireyin kendi çabasını gerektirir. Fakat elimizdeki bu kolektif değer (özellikle masallar) biz Jungiyen analistlere, insan psişesinin en temel yapısını anlamak için en büyük fırsatlardan birini verir: Arketipsel dünyayı.

Arketipsel dünyaya temas etmek iyileştirici ve bütünleştiricidir. Arketiplere temas etmek, “numinoz” etkiyi deneyimlememize neden olur. Masallarsa bu etkiyi deneyimleyebileceğimiz başlıca yapılardan biridir. Her masalda birden fazla arketipsel hikâye ile bir araya geliriz ve bilincinde dahi olmadan terapötik bir sürecin içerisine gireriz, ki bu, bireyleşme süreci için önemli bir gereksinimdir.

Peki masallar nereden çıktı?

Masalların nasıl oluştuklarına dair farklı yaklaşımlar olsa da, bu yazıda özellikle Analitik Psikoloji yaklaşımında kalmak istediğim için Marie-Louise von Franz’ın teorisini paylaşarak devam edeceğim: Masallar, ya yerel bir efsaneden doğdular ya da birinin kendi rüyasını bir hikaye gibi anlatmasıyla zaman içerisinde masala dönüştüler ve “yarı-gerçek” bir hal aldılar. Masallar aslında çocuklar için değil, halkın bütünü içindi. İnsanlar ateş başında oturur ve hikayeler anlatır, hikayeler dinlerlerdi. Bu sayede, ataların (ve arketiplerin) hikayeleri ve çok önemli psişik dinamikler bir sonraki nesle aktarılırdı ve görünen o ki, bu aktarımın psikolojik olarak büyük bir işlevi vardı: Hikâyeler, kişinin bireyleşme sürecinde karşısına çıkabilecek tehlike ve çelişkilere dair önemli noktaların paylaşılmasını içerirdi. Aslında masallar, hayatın tüm zorluklarına rağmen umudun ve iyileşme ve gelişmenin mümkün olduğunun habercileriydi.

Analitik psikoloji açısından baktığımızda masallar, psişenin en temel yapılanmalarını (dinamiklerini) anlatırlar, yani arketipleri. Ve sadece bilinçdışını değil, bilincin yapılanmasına dair de içeriğe sahiplerdir, zira bilinç, bilinçdışından doğar, deriz. Yani, insan davranışlarının altındaki motivasyonlara dair bilgi sahibi oluruz masallar sayesinde. Hatta şöyle deriz: Masallar, toplumun rüyalarıdır. 

Efsaneler, mitler ve masallar sayesinde kolektif bilinçdışı içerikler (arketipsel içerikler) bilince sızarlar ve bireyi ve toplumu dönüştürmeyi ve değiştirmeyi amaçlarlar. Bu noktada Jung’un 1925 yılında söylediği o meşhur sözü de unutmamak gerekir: “Bizden önce gelenlerin omuzları üzerinde oturmaktayız.” Geçmişimizden kaçış olmadığı gibi, nasıl ki bilinçdışı herhangi bir içeriği yok edemiyorsak, geçmişimizi ve bizi şu ana getiren arketipsel (atalara ait) yapıları da yok edememiyoruz. Önemli olan, bu içeriklerin bizi nereye doğru yönlendirmeye çalıştıklarını anlamak sanıyorum -ve bu kolay bir iş gibi görünmüyor. Fakat masallar ve rüyalar, bize bunu mümkün kılacak çok fazla materyal tedarik ederler. Yeter ki bakalım ve görelim.

Peki rüya ya da masalın içeriğini nasıl gerçekten göreceğiz?

Von Franz, bence masallar konusunda gelmiş geçmiş en iyi araştırmacı ve analistlerin başında geliyordu. Bıraktığı eserler, masalların neden analiz edilmesi gerektiğini tekrar ve tekrar anlatmaktadır[3]. O, şöyle der: “Analiz (interpretation), canlandırıcı bir etkiye sahiptir ve kişinin kendi bilinçdışı güdüleriyle uyum içerisinde olmasını sağlar -aynı masal anlatımının yaptığı gibi. Psikolojik analiz, bizim hikâye anlatma biçimimizdir; … arketipsel imgeleri anlamanın getirdiği yenilenmeye hala ihtiyacımız var ve onu hala derinden arzuluyoruz.”[4] Marie-Louise von Franz, eserlerinin birinde, Dr. Jung’un masallara dair bir anekdotunu paylaşır: “Ona göre masallar, psişenin karşılaştırmalı anatomisini en iyi şekilde paylaşabileceğimiz yerdi.”[5] Bunun en önemli nedeni ise mit ve efsanelerde kültürel etkenler söz konusuyken masallarda bu ihtimalin minimum olmasıydı ve bu sayede, masallarda psişenin temel motiflerini çok daha net şekilde görebilirdik. Von Franz, bu karşılaştırmayla ilgili şöyle der: “Bana göre masallar deniz gibidir, efsane ve mitlerse o denizin üstündeki dalgalar.”[6]

Görünen o ki, masalları anlatmanın ve dinlemenin dışında, onları analiz etmenin değerini de yavaş yavaş anlayacağız. Şunu da iliştirmekte fayda var: Analiz, Jungiyen anlayışta bir bütünü kesip biçmek değil, bilinçdışı olan içeriğiyle bağlantı kurmak anlamına gelir -bu sayede bilinçdışı içeriğin bilincine varırız ve içeriğin asıl iyileştirici etkisi de bilinçdışı bilince ulaşabildiğinde, yani kavranabildiğinde, hatta en önemlisi, entegre edilebildiğinde mümkün olur. Bu, rüyaların içeriğinin analiz edilmesinde de aynıdır, masalların içeriğinin analiz edilmesinde de. Ve aslında, analiz ederken zihninizi kullandığınızı sanırsınız fakat olan şey bambaşkadır: Analiz sürecinde bilinçdışı içerik yüzeye çıkar ve arketipsel içeriğin getirdiği psişik enerjiye temas edebilirsiniz. Bu da bireylerin psişik yapılanmasının bütünleşmesini sağlayan şeydir.

Son olarak, çok sevdiğim hocalarımdan birinin uyarısıyla harmanlayacağım birkaç cümleyle bitirmek isterim:

Son yıllarda masalların, özellikle de ham, yani çok fazla işlenmemiş diyebileceğimiz “primitif” masalların (mesela Rus ve Kuzey masalları) eğitimsel açıdan yanlış olduklarına dair bir yaklaşım söz konusu. Öyle ki, bir kesim, bazı masalların çocuklar ve hatta yetişkinler için travmatik olabileceğini söylemekte. Başka bir kesim de masalların patriark (ataerkil) düzene ait olduğunu savunarak feminist versiyonlar geliştirip yayınlamakta -hatta patriark temalı (örneğin kadının aşağılandığı, erkeğin övüldüğü ya da merkezde yer aldığı) masallardan çocuklarımızı uzak tutmamız gerektiği dahi söylenmektedir. Bu iddialar, ancak ve ancak masalların derin psikolojisini anlamamış kişiler tarafından öne sürülebilir diye düşünüyorum. Masalların içeriğindeki kadın ve erkeklerin psişik birer sembol ve anlatım, hikayelerin ise en az bir psişik dinamiğe karşılık geldiğini, dolayısıyla, örneğin bir masaldaki bir erkeğin aynı anda hem erkeğin egosu hem de kadının animusu olabileceği hesaba katılmayan iddialardır bunlar. Umuyorum önümüzdeki süreçte, masalların gerçek hikayelerini duymaya daha açık olacağımız, çocuklarımıza masalları anlatmaktan çekinmeyeceğimiz ve analizin ne olduğunu daha çok konuşacağımız günleri göreceğiz.

Didem Çivici  – Copyright ©2021

NOT: 
İlginizi çekebilecek kitaplar:

Jung, C.G. (1917/1926/1943). Two Essays on Analytical Psychology. Collected Works 7. 
Jung, C.G. (1935/1954). Archetypes of the Collective Unconscious. Collected Works 9/I (pp. 52-95). 
Jung, C.G. (1954). The Phenomenology of the Spirit in Fairy Tales. Collected Works 9/I (pp. 3-48). 
Jung, C.G. and Karl Kerényi (1999 [1941]). Einführung in das Wesen der Mythologie. Der Mythos vom göttlichen Kind und Eleusinische Mysterien. Zürich / Düsseldorf: Walter. 
Franz, M.-L. von (1992 [1970]). A Psychological Interpretation of the Golden Ass of Apuleius (Revised Edition). Boston: Shambhala Publications.
Franz, M.-L. von (1993 [1972]). The Feminine in Fairy Tales (Revised Edition). Boston: Shambhala Publications (= Das Weibliche im Märchen. Stuttgart: Bonz 1977)
Franz, M.-L. von (1995 [1974]). Shadow and Evil in Fairy Tales (Revised Edition). Boston: Shambhala Publications. (= Der Schatten und das Böse im Märchen.München: Kösel 1985)
Franz, M.-L. von (1970), An Introduction to the Psychology of Fairytales, Zurich, New York: Spring publications
Neumann, Erich (1990 [1949]). Amor und Psyche, eine tiefenpsychologische Deutung. Mit dem Text des Märchens von Apuleius. Olten und Freiburg im Breisgau: Walter. 
Neumann, Erich (1997 [1955]). The Great Mother: an Analysis of the Archetype. Princeton (NJ): Princeton University Press. 


[1] “Mübalağa” diyebileceğimiz, bir sembol ya da anlatımın mit, din, sanat, bilim ya da masallardaki paralellerine başvurarak anlamının ve içeriğinin genişletilmesi.

[2] Janis M. Maxwell, PhD, “The Archetypes in Tolkien’s World” ders notlarından, 2018.

[3] Franz, M.-L. von (1992 [1970]). A Psychological Interpretation of the Golden Ass of Apuleius (Revised Edition). Boston: Shambhala Publications.
Franz, M.-L. von (1993 [1972]). The Feminine in Fairy Tales (Revised Edition). Boston: Shambhala Publications (= Das Weibliche im Märchen. Stuttgart: Bonz 1977)
Franz, M.-L. von (1995 [1974]). Shadow and Evil in Fairy Tales (Revised Edition). Boston: Shambhala Publications. (= Der Schatten und das Böse im Märchen.München: Kösel 1985)
Franz, M.-L. von (1999). The Cat. A Tale of Feminine Redemption. Toronto: Inner City. 
Franz, M.-L. von (1970), An Introduction to the Psychology of Fairytales, Zurich, New York: Spring publications

[4] MLVF, “The Interpretation of Fairy Tales”

[5] MLVF, “The Interpretation of Fairy Tales”

[6] MLVF, “The Interpretation of Fairy Tales”

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s