Psişik Enerjinin Karanlık Yanı

“Fascination” (Efsunlanma*)

Libidonun (psişik enerjinin) varlığına tanık olmak ya da ona maruz kalmak bireyin egosu üzerinde etki oluşturur. Bireyin bilinci ve egosu güçlü ve sağlıklı değilse (bilinçdışı dinamikleri hakkında bilgisi yoksa ve bu dinamikler üzerinde bilinçli şekilde çalışmıyorsa) tanık olduğu ya da maruz kaldığı bu enerjiye kapılabilir. Bu kapılma hali bireyin bilinci dışında ve komplekslerle bağlantılı olarak gerçekleşir. Jungiyen terminolojide bu duruma “fascination” (efsunlanma) denir. Bir nevi “büyülenme”  olarak görülen efsunlanma, bireyin dışarıdaki bir psişik kaynak karşısında  hayranlık geliştirmesi olarak görülebilir. Kişi, hayranlığa kapıldığında (büyülendiğinde) artık bilinçli değildir -bilinçsiz alandadır- ve mantıklı (reasonable) düşünemez.

Bu hayranlık duygusu (ki duyguların her biri komplekslere bağlıdır!) bireyi harekete geçirir. Birey bu maruziyet sonucunda ilham dolabilir, eyleme geçebilir (progresyon) ya da geri çekilebilir/itilebilir (regresyon). Her iki durumda da çok önemli bir olgu söz konusudur: Birey bilinçsizdir/bilinçli karar vermemektedir.

Bilinen en güçlü fascination (efsunlanma) aşk esnasında gelişir. Aşk, iki kutup arasında gerçekleşir -ve psişik enerji aktive olur! Psişik enerji, kutuplar arasında akar (PSİŞİK ENERJİ VE DOĞASI) ve gerginliği (tension) temel alır. Aşık olduğunda kişi bilinçli hareket edemez ve olağandan daha güçlü hissetmeye meyleder; kişinin sınırları genişler ve kişiye her şey olası görünmeye başlar. Bu, efsunlanmanın yarattığı bir etkidir. Aslında bu durum kişiyi “gerçeğin ötesi”ne geçirir ve adeta bir “süper kahraman” gibi hissettirir -psişik enerji akmaya başlamıştır! Fakat bununla birlikte başka bir şey daha olur: Kişinin gözleri (bilinci) kör olmuştur! Aşk gözü kör eder! Çünkü aşk, gücünü bilinçdışından alan bir arketiptir ve egonun gücü aşkın karşısında durmaya yetmez.

Libido ya da psişik enerjiye dair deneyimlenen başka bir fascination (efsunlanma) ise hayranlık geliştirdiğimiz şarkıcılar, liderler ve eğitmenler alanında gerçekleşir. “Kitleleri arkasında sürükleyen” kişiler aslında yüklü psişik enerji barındıran ya da bilinçsizce bu arketipler tarafından ele geçirilmiş, hali hazırdaki bu arketipin enerjisini barındıran ve kullanan insanlardır. Bu kişiler tarihin akışını değiştiren din ve devlet adamları, bilime ve sanata yön veren sanatçı ve bilim insanları, savları akıl almaz dahi olsa çok sayıda insanı ikna edebilmiş devlet liderleridirler.

Bazı insanların libidosu (psişik enerjisi) doğuştan yüksektir ve bu enerjiyi bilinçli ya da bilinçsiz şekilde belli doğrultuda kullanabilirler; etraflarındaki insanları kendilerine mıknatıs gibi çekerler -ya da “büyülerler”. Bu insanların bazıları dış görünüşüyle bunu yapar, bazıları yazılarıyla bazıları da sözlü ifadeleriyle. Kelimeler de beden de semboldür ve psişik enerjiyi taşıyabilirler. Daha da ötesi, arketipsel güç haline dönüşebilirler. Kişi, bir kelimeye yüklediği anlamla o kelimeyi bir sembol haline getirebilir ve kitleleri hareket ettirebilir (Hitler gibi). Bu, bir nesneye (kelimeye) psişik enerji/libido yüklemektir. Sonuç olarak kelime, bir sembol olarak kolektif bir özellik kazanmış olur. Aynı şekilde kişi, kendisini de bir sembol haline getirebilir (bilinçsizce de!). Ve bu şu demektir: Kişi, bir arketipin taşıyıcısıdır artık ve yıkıcı ya da yapıcı bir özelliğe sahip olabilir.

Psişik enerjiyle efsunlanmanın getirebileceği ilgili başka bir olasılık da herhangi bir gruba önderlik eden kişinin, onu takip eden, ona hayranlık duyan ya da ondan nefret eden kişilerden alacağı projeksiyonlardır (YANTISMA -PROJEKSİYON). İnsanlar kendi bilinçdışı materyalleri (özellikle de kolektif bilinçdışına ait arketipleri) dışarıda lider olarak gördükleri politik bir insana, ruhsal bir öğretmene, patronlarına, bir kişisel gelişimciye ya da terapist veya analistlerine projekte edebilirler (yansıtırlar). Bu olay bilinçli şekilde yönetilebilirse (ki C. G. Jung buna “transference/counter transference” demiştir ve Jung analizinde bilinçli şekilde uygulanan bir yöntemdir), yani projeksiyonu alan kişi bu hayranlığa kapılıp kendini kaybetmez (efsunlanmaz), bilinçli şekilde kendi kompleksleri ve karşısındakinin komplekslerini (yani psişik dinamiklerini) fark edebilirse projeksiyon (yansıtma) aracılığıyla lidere verilen (aslında kaybedilen) güç (libido/psişik enerji) geri alınmış olur. Bu, hem karanlık hem de altın gölgeyi sahiplenerek “integration” (entegrasyon/bütünleşme) sağlar ve bireyleşme (psişik bütünlenme) sürecine katkıda bulunur. Bu gereklidir -çünkü her bireyin psişesi ayrışmıştır (split), yani bilinç ve bilinçdışı olarak ayrılmıştır ve psişeye dair en önemli  kanun birey(in egosu) tarafından gerçekleştirilmelidir: Psişik Bütünlenme.

Fakat ne yazık ki genelde olan, lider ya da odak noktası olan kişinin de efsunlanan kişilerin de bu projeksiyonların farkında olmamaları durumudur. Buradaki ana sorunlardan biri şu olabilir: Eğer projeksiyonu alan kişi ona yansıtılan psişik enerjinin (bilinçdışı materyalin, yani psişik enerjinin) farkında değilse ve bilinçsizce bu projeksiyonu kabul ediyorsa o zaman diğer kişilerin maddi/manevi kaynaklarını kullanmaktadır. Bu, enerjinin suistimal edilmesidir. Suistimal illa ki bilinçli olmak zorunda değildir -bilinçsiz şekilde de kişileri maddi ve manevi olarak suistimal edebiliriz -zaten durumu tehlikeli ve karanlık kılan da budur. Böyle bir durum ayrıca psikopatolojik bir durum da yaratabilir: Projeksiyonu yapan ve lidere hayranlık duyan kişiler kendi bilinçdışı materyallerini dış dünyaya (lidere) yansıttıkları için bilinçdışlarında bulunan kompleksler aynı şekilde dış dünyada yeniden aynı dinamiği kazanabilir (konstelasyon) ve bu durum, projeksiyonu yapan kişinin kısır bir döngüye girerek kompleks örüntüsünü tekrar ve tekrar yaşamasına ve kişinin yeniden travmatize olmasına neden olabilir. Elbette bazı durumlarda bu durum kişinin kompleksini tetikleyerek aktive olmasına ve bu kompleksi kişinin bilincine getirerek farkındalık kazanmasına da yardımcı olabilir -ya da psişik olarak iyileşmesine. Fakat böyle bir sonuca çok az rastlanır. Genelde deneyimlenen şey, projeksiyon yapan ya da efsunlanan kişinin kısır bir döngüye kapılması ve yeniden travmatize olmasıdır. Bunun nedeni de en başta belirttiğim gibi, efsunlanmanın bilinçsizce gerçekleşmesidir.

“Fascination” (efsunlanma) varsa projeksiyon vardır ve gerçek yok olur -artık sadece bilinçsizce gerçekleşen bir dinamik söz konusudur. Lider bir nevi sembol haline dönüşür ve yavaş yavaş kendi benliğini kaybetmeye başlayabilir -artık arketipin esiri olmuştur (eğer projeksiyonların ve bilinçsizce sahiplendiği arketipsel enerjinin farkında değilse!).

İşte tam da bu nedenle, özellikle kişisel gelişim çalışmalarına, ruhsallıkla ilgili pek çok eğitim ya da “terapi” olduğu ileri sürülen uygulamalara adım atarken dikkatli olmak, ayık olmak, bilinçli olmak gerekiyor diye düşünüyorum. Bu demek değil ki eğitmenler, liderler ya da kolaylaştırıcılar kötü niyetli. Durumun tehlikeli olması için liderlerin kötü niyetli olmasına gerek yoktur -bilinçsiz olması yeterlidir!

Psişik enerji, bireyin öz enerjisidir ve bedensel, ruhsal ve zihinsel sağlığının merkezinde yer alır. Bu nedenle de katıldığımız çalışmalara öncülük eden kişilerin kendi psikolojik süreçlerinde nerede olduklarını sorgulamak, terapi ya da analizlerle desteklenip desteklenmediklerini öğrenmek ya da katıldıkları çalışmaların niteliklerini sorgulamak doğal ve gereklidir. Unutmayın ki duygularla, psikoloji ya da ruhsallıkla ilgili yapılan her çalışma, bireyin bilinçdışı alanına yapılan müdahaleler içerir ve tehlikeli olabilirler. Açıkçası bu konuda ne kadar yazsam az (KİŞİSEL GELİŞİM ÇAĞI’NIN TEHLİKELERİ). Kısacası, bilinçdışımız bizim gizli mabedimizdir ve kolaylıkla girilememelidir -ve bu sağlıklı sınırlar oluşturmakla ilgilidir!

Ve son olarak hem kendime hem de size küçük bir hatırlatı:

Psişik enerji farkındalıkla, bilinçli şekilde kucaklandığında iyileştirici, bilinçsizce kullanıldığındaysa yıkıcı ve tehlikelidir.

Didem Çivici – Copyright ©2019
Yazar & Eğitmen & Beslenme ve Diyet Terapisi Uzmanı
Writer & Instructor & Master in Nutrition and Diet Therapy (specialized in Anorexia Nervosa and Candidiasis)

*Bu Jungiyen terimin dilimizdeki karşılığını bulmaya çalışırken, bir eğitim esnasında “efsunlanmak” olarak çeviren ve bana ilham olan sevgili Özen Tuğba Şimşek’e teşekkürler.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s