“Gölgeyi yansıttığımız kişinin gerçekliğiyle kendi komplekslerimizi ayırt edemez hale geliriz.”
Edward C. Whitmont
“Yansıtma, kendi içinde tehlikeli olduğu halde, kolektif bir ilişkiden bireysel olana geçişte kişiye yardım eder.”
C. G. Jung
“Kahramanlara tapınışımız saf gölgedir; bunu yaptığımızda potansiyellerimizi ve gücümüzü reddetmiş ve başkasına vermiş oluruz.”
Robert A. Johnson
Yansıtma, kendi içinde tehlikeli olduğu halde, kolektif bir ilişkiden bireysel olana geçişte kişiye yardım eder, der Jung.
Yansıtma tamamıyla kişisel yargı içerir ve aslında küçük yaştan itibaren edindiğimiz bir stratejidir. Aslında yansıtmanın doğal ve kendiliğinden oluşan bir strateji olduğunu söyleyebiliriz ve bu strateji, gölgelerimizin oluşmasıyla da yakından ilişkilidir.
Yansıtma, içeride olanı dışarıda görmek anlamına gelir. Aynı bir filmin projeksiyon makinası ile perdeye yansıtılması gibi, biz de içimizdeki filmleri (gölgeleri) dış dünyaya yansıtırız. Gölgelerimizi dışarıya, başka insanlara, topluluklara, kültürlere yansıtarak aslında bir nevi onları görünür kılarız. Yani bu strateji bizim gölgeyi görme ve bilme yolumuzdur. Fakat yansıtma eğer farkındalıkla yapılmaz ve bireylere ve toplumlara yansıtılırsa, yansıtan ya da yansıtılan kişiye zarar verebilen bir sistem haline gelebilir. Örneğin bastırılan gölge başka birine yansıtıldığında ve bu kişi ya da topluluk düşman ilan edildiğinde savaşlar, azınlık düşmanlığı ya da politik anlaşmazlıklar kaçınılmaz hale gelir. Hitler bunun için çok iyi bir örnek teşkil etti. Ari ırkını saf, Yahudileri ise düşman ırk ilan ederek tarihe aslında çok büyük bir yansıtma örneği sundu. Kendi gölgesini bir ırka yansıtarak büyük bir kıyıma hizmet etmiş oldu.
Bastırdığımız ve kendimizde görmeye katlanamadığımız özellikleri dışarıda görmek çok daha kolaydır. Kendi dışımızda bir düşman imgesi yaratmak, hatta bu kişiyi günah keçisi ilan etmek aslında enerjinin bir şekilde dengelenmesini sağlar. İçeride baş edemediğimiz yıkıcı gücü yansıtarak dışarıya çıkarırız ve hafifleriz. Fakat farkında olmadığımız bir gerçek vardır: Bu yıkıcı güç bizim yansıtmalarımız tarafından beslenmeye devam eder ve yansıtmayı yapan kişi kendi gölgelerini yansıttığını fark etmezse, gölgelerini yansıttığı kişiler şaşırtıcı şekilde bir güç abidesine dönüşebilir. Toplumların kendi gölgelerini bir bireye ya da toplumlara yansıttıklarına ve bu yansıtmaların felaketlerle dolu sonuçlarına tarih boyunca maalesef acı şekillerde tanık olduk.
Bazen bir kişi ya da bir toplum günah keçisi ilan edilir. Sevilmeyen, yargılanan, dışlanan, garipsenen ve arkasından konuşulan, normlara uymayan aile bireylerine hepimiz aşinayızdır. Aile gölgelerinin bir kişiye yüklenmesi, aile içindeki huzuru sağlamak için çoğunlukla zorunlu bir seçimdir, fakat çoğunlukla da bilinçsizce yapılan bir seçimdir. Ailede sahiplenilmeyen gölgeler bir kişiye yansıtıldığında sadece geçici bir rahatlama sağlanır. Oysa ki bu gölgelerin güçlenerek bir sonraki nesillere aktarılacağı pek düşünülmez. Hatırlamakta fayda var: Görülmeyen ve onurlandırılmayan gölgeler yok olmazlar; güçlenir ve geri dönerler.
Günümüze ve gündelik yaşamımıza bakarsak, gölgelerimize ev sahipliği yapan ve yansıtmalara açık pek çok alana rastlarız: Film sektörü, dergi ve gazeteler, romanlar, televizyon, hatta evimizde beslediğimiz hayvanlar bunlardan sadece bir kaçıdır. Bunlar sayesinde kendi karanlığımızı dışarıya yansıtabilir, geçici de olsa bir iç huzur sağlayabiliriz. Kötü olanı dışarıda bulmak her zaman daha kolaydır. İzlediğimiz bir filmdeki kötü adama savıp söverek ya da hoşlanmadığımız bir politikacının tavırlarını eleştirerek aslında bir nevi geçici bir rahatlama sağlarız. Daha önce de ifade ettiğim gibi, yansıtma doğal bir tepkidir. Fakat yansıttığımız karakterlerin ya da özelliklerin (gölgelerimizin) farkında olmadığımızda yansıtma eylemi hem bağlantı ve empati kurulmasını engeller, hem de yansıtmayı yapan kişinin kendi gölgelerini yadsımasına neden olur. Yansıttığımızın farkındaysak yansıtmanın kendisi hayatımızı olumlu şekilde etkileyebilir ama eğer farkında değilsek hayatımız çoğunlukla etki-tepki kısır döngüsü içerisine sıkışacaktır çünkü hikayelerimiz nedeniyle dışarıdan etki aldığımızı sanıp tepki olarak yansıtma stratejisini kullanmaya devam edeceğiz.
Gölgelerimizi yansıttığımızda iki şey olur:
- Yansıttığımız kişiye kendi gölgemizi (hikayelerimizi, yargılarımızı) yükleriz. Gölge (hikaye, yargı) olumlu da olsa olumsuz da olsa yansıttığımız kişide ağırlık/sorumluluk oluşturur.
2. Kendi potansiyelimizi reddetmiş oluruz ve gücümüzü kaybederiz.
Gölgeyi sahiplenmemek ve onu başkasına atmak en kolayıdır. Peki suçlayarak ve yargılayarak kendi potansiyel gücümüzü kaybettiğimizin de farkında mıyız?
Yansıtma stratejisi her ne kadar rahatlatıcı ve çözüm gibi görünse de hayat kalitemizi olumsuz şekilde etkilemeye daha yakın gibi duruyor. Ayıca unutmamak gerek: Sadece biz yansıtmıyoruz gölgelerimizi, başkaları da kendi gölgelerini bize yansıtmaya devam ediyor ve çoğu zaman başkalarının eleştirileri, yargıları ya da tavsiyeleriyle merkezimizden savruluruz. Kendi gölgelerimizi göremedikçe ve yansıtmalarımızın farkına varamadıkça dışarıdan gelen yansıtmalar karşısında da kolaylıkla savrulabilir hale geliriz. Yani merkezimizi kaybederiz. Bize bu merkezi yeniden sağlayacak şey ise eril özümüze dair armağanlardır: Farkındalık, yargısız gözlem, şeffaflık, kendine dürüstlük, alanı açmak ve o alanı korumak, kendimi gözetmek…
Kendi gölgelerimden haberdar olduğumda ve kendi gerçekliğim bana şeffaflaştığında, yani kendime dürüst olduğumda başkalarının yargı ya da yorumlarının (yansıtmalarının, gölgelerinin) benimle değil onların hikayeleriyle alakalı olduğunu görebilirim. Eğer karşımdakinden gelen yansıtmalar benim bir yarama dokunuyorsa da kendi gölgelerime dair fikir edinebilirim. Yani başkalarının yansıtmalarından etkilenmemek için de yine kendi gölgelerimi sahiplenirim.
Tüm bunları iliklerime kadar hissettiğimde, insanlık ve kendim için yapabileceğim bir şey varsa o da yüzümü kendi karanlığıma dönmek ve hikayelerimi anlayabilmek ve anlatabilmek için tüm benliğimle gölgelerime temas etme cesaretini göstermek olur.
Savaşlar bitmeyecek, hükümetler yıkılmayacak, doğal afetler son bulmayacak ve bizler ölüyoruz. Bizi yaşama kavuşturacak şey, kötülükten kurtulmaya çalışmak değil, kendi gölgelerimizi ışığa, yani bilince çıkarmaktır.
Didem Çivici – Copyright ©2018
(“VAHŞİ KADIN’IN YOLCULUĞU: Kendinle ve Yaşamla Bağlantıya Geç!” kitabından alınmıştır >>> https://wildwomanacademy.com/vahsi-kadinin-yolculugu-kendinle-ve-yasamla-baglantiya-gec/ )