Anne Kompleksi

Anne kompleksi (karmaşası), kişinin hayatını yöneten güçlü komplekslerden biri olabilir. Kişinin “anne” kavramı ile ilişkilendirdiği her şey, anne kompleksinin bir parçası olur ve çocukluk ve gençlik yılları boyunca çoğunlukla anneye, yetişkinlik süresince de eşe ya da diğer kadınlara yansıtılır (projekte edilir). Anne kompleksi sadece ilişkilerimizi değil, hayatımızın başka alanlarını da etkiler. Konu “anne” kompleksi olduğunda … Okumaya devam et Anne Kompleksi

Gölgelerle Dans: Yansıtma/Projeksiyon

"Gölgeyi yansıttığımız kişinin gerçekliğiyle kendi komplekslerimizi ayırt edemez hale geliriz." Edward C. Whitmont "Yansıtma, kendi içinde tehlikeli olduğu halde, kolektif bir ilişkiden bireysel olana geçişte kişiye yardım eder." C. G. Jung "Kahramanlara tapınışımız saf gölgedir; bunu yaptığımızda potansiyellerimizi ve gücümüzü reddetmiş ve başkasına vermiş oluruz." Robert A. Johnson               … Okumaya devam et Gölgelerle Dans: Yansıtma/Projeksiyon

Psişik Enerji ve Doğası

“Enerji” kelimesi Eski Yunanca “energea” (etkililik/tesirlilik) kelimesinden türemiştir. Psişe, C.G. Jung’un ifadesiyle “Bilinçli ve bilinçsiz psikolojik süreçlerin tamamı” olarak ifade edilir. Türkçe karşılığı akıl, tin, can ve ruhu kapsar. Psişik enerji dediğimizdeyse “libido” kavramıyla karşılaşırız. Libido kelimesi farklı dillerde zevk, isteklilik, umut, sevgi, memnuniyet, arzu, açlık ya da muazzamlık anlamlarına gelir ve psişik enerjiyi besleyen … Okumaya devam et Psişik Enerji ve Doğası

C. G. Jung’un Rüya Yaklaşımı-2

(1. BÖLÜM >>> https://didemcivici.com/2019/12/01/jungun-ruya-yaklasimi-1/) Freud’a göre rüya, açığa çıkarılması gereken psişik içeriklerin üzerini kapatıyor, şekillerini değiştiriyordu (örneğin, rüya “yürüyen bir sopa” getirebilir ve bu “penis” demektir). Jung bu görüşü reddetti. Jung’un düşüncesine göre rüya hiçbir şeyi örtülemiyordu, aksine, saf doğayı yansıtıyordu. Rüyayı ilk bakışta anlayamamamızın nedeni, No.1 (ego-bilinci) ve No. 2 (bilinçdışı) arazındaki zıtlığa dayanıyordu. … Okumaya devam et C. G. Jung’un Rüya Yaklaşımı-2

C. G. Jung’un Rüya Yaklaşımı-1*

Sembol üreten psişenin en sık ve en önemli ortaya çıkan ifadesi olan rüya, Jung psikolojisinde merkezde yer alır. Jung, içsel ışık kaynağı olarak gördüğü rüyalara yaklaşabilmek için bazı belirli yaklaşım açıları üzerinde çalışmıştır[1]. Öncelikle, her bir rüya imgesiyle ilgili akla gelen tüm kişisel çağrışımları akılda tutmak tavsiye edilir. Bu yapılırsa, o zaman imgeler ve sahneler … Okumaya devam et C. G. Jung’un Rüya Yaklaşımı-1*

Jung: Rüyaların, sembollerin, efsanelerin büyüsünü çözmeye adanmış bir hayat

“Kendime hayretle, hayal kırıklığıyla, hoşnutlukla bakıyorum. Kederliyim, bunalımdayım, coşkuluyum. Ben bunların hepsiyim aynı anda, ama toplayıp da sonucunu bulamam. Nihai değer veya değersizliği belirleme yeteneğine sahip değilim; kendim ve hayatım hakkında hiçbir yargım yok. Tamamen emin olduğum hiçbir şey yok. Hiçbir şey hakkında hiçbir kesin kanaatim yok. Yalnızca doğduğumu, varolduğumu biliyorum ve bana öyle geliyor … Okumaya devam et Jung: Rüyaların, sembollerin, efsanelerin büyüsünü çözmeye adanmış bir hayat

Animus’u Tanımak

“Animus”[1], 20. yüzyılın önde gelen psişe bilimcilerinden Carl Gustav Jung tarafından, kadın psişesinin bilinçdışında bulunan eril tine verdiği isimdi. Jung, varoluşun zıtlıkların birliğinden oluştuğu görüşünü benimsemekle kalmamış, bu görüşü de kendi psikolojik yaklaşımının temeli yapmıştı. Jung, “Bilinci en üst derecede etkileyen şey, erkekte lunar anima, kadında solar animustur,” demişti. Bu, erkek ve kadının bilinçdışı dinamiklerinin … Okumaya devam et Animus’u Tanımak

Psişe ve Doğa

Analitik Psikoloji, psişeye saf doğa olarak bakar. Psişe, bilinçli ve bilinçsiz alanda süregelen dinamiklerin toplamıdır, denir. Bu, bizi insan ruhuna, bedenine ve tinine bütünlüklü bakmaya sevk eder: Ruh-beden-tin üçlemi birleşir ve yek bir varlığa dönüşür. Bu varlık, sadece kendi dış dünyasıyla (sosyal ve toplumsal boyut) ilişkili değil, aynı zamanda kendi iç dünyasıyla ve bedensel, ekolojik, … Okumaya devam et Psişe ve Doğa

Yağmur Yağdıran’ın Hikâyesi

Kiau Tschou’nun yağmur yağdıran hikâyesi, Jung’un anlatmaktan en keyif aldığı hikâyelerden biriydi ve sıklıkla da anlatırdı. Jung, hikâyeyi doğrudan Richard Wilhelm’dan dinlemiştir. Wilhelm, hikâyede geçen olaya, Çin’de bulunduğu zaman, bizzat tanık olmuştur. Richard Wilhelm (1873-1930) önemli bir sinologdu ve 1923’te yayınladığı I Ching çevirisiyle Doğu bilgeliğini anlama konusunda Batı’ya önemli bir katkıda bulunmuştu. Jung, Taoizm’e … Okumaya devam et Yağmur Yağdıran’ın Hikâyesi

Psişik Enerjinin Karanlık Yanı

“Fascination” (Efsunlanma*) Libidonun (psişik enerjinin) varlığına tanık olmak ya da ona maruz kalmak bireyin egosu üzerinde etki oluşturur. Bireyin bilinci ve egosu güçlü ve sağlıklı değilse (bilinçdışı dinamikleri hakkında bilgisi yoksa ve bu dinamikler üzerinde bilinçli şekilde çalışmıyorsa) tanık olduğu ya da maruz kaldığı bu enerjiye kapılabilir. Bu kapılma hali bireyin bilinci dışında ve komplekslerle … Okumaya devam et Psişik Enerjinin Karanlık Yanı